Zeminsiz Üçleme, Aracagök'ün 90'larda yayınlanan üç kült kitabını (Eve Dönmek İstemiyorum, Anti-Hamlet & Sıfırografya) tek ciltte bir araya getiriyor.

"Zeminsiz Üçleme, hemen fark edileceği gibi, eleştiriden tasvire, yorumdan monoloğa pek çok felsefi ve edebi yazı unsurunu alışılmadık biçimlerde kullanan, farklı düşünüm ve duygulanım ritimlerini eş-anlı harekete geçirebilen bir toplam. Ancak burada söz konusu olan, sadece türler arası geçişkenlik, sınır kaymaları ya da çakıştırmaya, harmanlamaya dayalı bir kurgulama tekniği değil. Zeminsiz Üçleme’nin bizi maruz bıraktığı çok daha zorlayıcı, rahatsız edici bir karmaşa. Mantık içinde mantıksızı deneyen (evet, “söz’de hiç mantık aranır mı?”), hep başka bir mantığa doğru ilerleyen bir yazı..."

(Necmi Zeka'nın Önsözü'nden)

İçinden:

Bir gün (ya da gece), yani aydınlık ya da karanlık zamanların birinde bir şey geçirdiler gözlerimizin önünden. Kolları vardı. Bize benziyordu. Kımıldamıyordu. Etkilendik. Etkilenmedik. Her neydiyse o. Acı duyduk. Tek bunu duyduk. Çok iriydi. Sırtlarımıza kırbaçlar indi. Yere yattık. Uyuyacağız sandık. Sırtlarımıza tekrar kırbaç inince kalktık. Bir şey söylemedik. Söyleyemezdik. Söylememizi istemezlerdi. Ağaca benziyordu. Kollarını bize uzatmıştı. Bizi sarmadı. Ardından yine çalıştık.

***

Sirenler: Sirenler’den kaçan Odysseus sanatı keşfeder. Bu yepyeni bir düşünüş ve varoluş biçimidir. Bu andan itibaren hiçbir şey düşünen ve düşündüğü şey üstüne de düşünebilen bir düşünce olmadan anlaşılmayacaktır. Bu iş bölümünün başladığı yerdir. Aniden bir düşünen ve bir de düşünce üstüne düşünen kişiler oluşur. Bundan sonra bu kişiler arasında bir anlaşma imzalanacaktır. Bu dipnot ile ana metin arasındaki ilişkiye benzer. Anlaşmaya göre iş bölümü gereği birbirinden ayrılan el emeği ve düşünme ve düşünce üstüne düşünme diye ikiye ayrılan zihin emeği sanki bu ayrımlar hiç olmamışçasına bir bütünlük içinde ortaya sunulacak ve dipnot ile ana metin, ya da düşünce üstüne düşünme ve düşünme eylemleri birbirinden ayrı sunulduğunda bu birimlerin anlaşılmaz olduğu söylenecektir.

***

Anti-Hamlet’te karakterler (?) dıştaki oyunu önce reddetmişlerdir. “Gönderilen”i duymak ve görmek istemezler. Red sürecini oyunda saklanarak, yaprak toplayarak geçirdikleri bir süreç olarak yaşamışlardır. Bu süreç Hamlet’in yazıldığı andan şimdiye uzanan bir süreç olabileceği gibi, dün ya da bir saniye önce başlamış bir süreç de olabilir. Burada önemli olan hepimizin bir parça Hamlet olduğu ama bunun kaderimiz olmadığının kavranmasıdır.